Pınar Selek
Namus Cinayetleri: İsviçreliler net değil
28.11.2011
 
  
Foto: Özlem Arık


Özkan Alamet - Özlem Arık / Bern, Zurich, Lozan

İsviçre'de Terre Des Femmes Suisse kadın örgütü tarafından her yıl gerçekleştirilen Voix des Femmes (Kadınların Sesi) kampayasının bu yılkı sesi Sosyolog, Feminist yazar Pınar Selek oldu.

Dünyayı değiştiren kadınlar (Ces femmes qui changent le monde) etkinliğinde konuşan Pinar Selek, erkek şiddetine karşı feminist bilinç oluşturma amacıyla İsviçre çapında 21 - 25 Kasım 2011 tarihleri arasında bir dizi etkinliğin sözcülüğünü yaptı.
Etkinlikler, İsviçre’nin başkenti Bern’de, Hotel Innere Enge’de düzenlenen bir basın toplantısıyla başladı. Ardından PROGR’daki etkinlik izledi. Federal Meclis Üyesi Simonetta Sommaruga’nın Sosyolog, Feminist yazar Pınar Selek’i takdimini de içeren konuşmasının ardından söz alan Selek, bir haftalık etkinliklerin durum değerlendirmesini katılımcılar ile paylaştı.


Etkinlik konuları
Bern, Basel, Lozan ve Zürih kentlerinde, farklı meslek ve ilgi gruplarıyla düzenlenen toplantılarda, katılımcılarla, “namus nasıl üretiliyor”, “farklı namus konseptleri nasıl oluşuyor”, “şiddet nasıl normalleşiyor”, “partriarka bu şiddet mekanizmasını nasıl kullanıyor”, “erkek egemen namus kadın için ne ifade ediyor”, “buna karşı nasıl mücadele etmeliyiz”,“uluslararasi stratejiler nasıl geliştirilebilir” başlıkları üzerine tartışmalar yürütüldü, öneri ve görüşler ortaya konuldu. Kimi sonuçlar çıkarıldı. Belirlenen başlıklar, politikacılarla, sosyal hizmetlilerle, yabancılar dairesi çalışanlarıyla, feministlerle, avukatlarla, gazetecilerle, akademisyen ve ögrencilerle ayrı ayrı ele alındı. Her toplumsal grubun bu başlıklar altındaki konulara yaklaşımları irdelendi, tespitlere gidildi.  

Bir bakış oluşturmak lazım


Sosyolog Pınar Selek, yürütücüsü olduğu etkinliklere ilişkin yaptığı değerlendirmede, böyle bir projeye katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Etkinliklere ve yürütülen tartışmalara büyük bir ilgi olduğunu belirten Selek, toplantıların verimli geçtiğini vurguladı.
Selek, etkinliklere ve yapılan tartışmaların içeriğine dair şunları söyledi: “Özellikle namus cinayetleri konusunda İsviçreliler net değil. Kafalarında soru işaretleri var; bunu da açıkça söylüyorlar. Bu konuda İsviçre’de ciddi bir sorun var. Ve bu sorunlar yeni yeni gündeme geliyor. Kampanyamızın ilk hedefi bu konudaki kafa karışıklığını gidermek. Bir bakış açısı oluşturmak idi.
Tartışmalarda şu ortaya çıktı: İsviçreliler, sorunların genellikle yabancılar tarafından getirildiğini düşünüyor ve söylüyorlar. Şiddetin kollektif işlenmesini ve namus cinayetlerini eşitliyorlar. Bireysel işlendiği zaman namus cinayeti olmuyor, onların gözünde. Bu yaklaşım, Türkiye’deki töre cinayetleri meselesine benziyor.
Özellikle erkek namusu nedir ve bu konuda nasıl bir kriz yaşanıyor? Bunlar üzerinde konuştuğumuzda, farklı düşüncelerin farklı mekanizmalarla nasıl hayata geçebildiğini değişik alanlarda tartıştık.
Yanısıra erkek namusu meselesi çok tartışıldı. Tutku ve aşk cineyetlerinin aslında göründüğü gibi hiç de basit olmadığını anlatmaya çalıştık.
Örneğin namus cinayetlerine ceza ağırlaştılması yapılması gerektiğini söylüyorlar. Öte yandan tutku cinayetlerini anlık durum olarak görüyorlar. Bu olguları, deneyim sahibi insanlar örneklerle açımladılar. Çok iyi sorular oluştu. Çok iyi tesbitler yapıldı. İyi bir tartışmaydı.
Çoğunlukla erkek şiddetinin aslında kategorilendirilmemesi gerektiğini dile getirdik. Çünkü namus şiddeti diye bir kategori var Avrupa'da. Bunu da tam bir yere oturtamıyorlar. Aslında bu doğru bir kategori değil. Zaten bu şekilde kategorilendirmek yanlış. Birçok şey bu kategorilere girmiyor. Pek çok nedeni var. Erkek şiddetinin birçok faktörü, gizli motifi ve gerekçesi var. Bunu, bir tanesine sıkıştırmak gayet tehlikeli bir durum. Bu nedenle erkek şiddetinin tek tek örneklerini inceleyerek aslında göründüğü kadar hiç de basit olmadığını belirttik. Tutku dediğimiz şeyin basit birşey olmadığını, son derece politik bir durum olduğunu anlatmaya çalıştık.

Tartışmalar toplantıları yönlendirdi

 
'Namus cinayeti diye bir şey yoktur. Namus bir gerekçedir ya da bir motiftir. O da erkek namusu dediğimiz şeydir. İktidar ilişkileri tarafından üretilir' dediğim andan itibaren tartışmalar başladı. Bu tartışmalar, aslında her zaman toplantıları da yönlendirdi. Ama ben bunun etkili olduğunu düşünuyorum.
Namus cinayetini kaldırdığımızda boşluğa düşüyorlar. İsviçreliler, kendileri ile yüzleşmek durumunda kalıyorlar. Özellikle bunun sistematik bir süreç olduğunu ve sistematik bir mücadele gerektiğini, sadece bireysel ve küçük çabalarla olamıyacağını çok yönlü bir mücadele olması gerektiği vurgulandı. Bu konuda herkesin birbiriyle iletişim halinde, disiplinler arası çalışması gerektiği, birbirinden ayrıştırılarak yapılan çalışmaların, sonuca götürmediği vurgulandı. Önlemlerin zamanında alınması gerektiği vurgulanan toplantılarla aynı zamanda deneyim alış verişinde bulunuldu. Oldukça yoğun  tartışmalar sonucunda bir ilerleme sağlandığını düşünüyorum. Bence, çok başarılıydı tüm toplantılar.”
Etkinlikler, 29 Kasım günü yönetmen Abdullah Oğuz’un "Mutluluk" isimli film gösterimi ile son bulacak. 


Foto: Özlem Arık

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process