Pınar Selek
Tijen Hanım’ın dayanılmaz hafifliği...
22.2.2010


Ayhan Aktar - Taraf

20.04.2009

Geçtiğimiz haftanın en çok tartışılan olayı Ergenekon soruşturmasında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Türkan Saylan’ın evinin ve dernek şubelerinin aranması, ayrıca bazı yöneticilerin gözaltına alınması oldu. O akşam haberleri izleyenler, haklı olarak “şart mıydı bu” sorusunu sordular. Ergenekon soruşturmasını destekleyenlerin bir kısmı “artık bu kadarı da fazla!” dedi, işin başından beri “Ergenekon, heryerekon!” türküsünü çığıranlar da “zaten biz demiştik” diye yazılar döşendiler.

Yanlış anlaşılmasın, bendeniz kimsenin hukukun üzerinde olmadığını, aynen İtalya’daki “temiz eller” soruşturmasında olduğu gibi eski başbakanların bile gözaltına alınabileceğini düşünen biriyim. Dolayısıyla, Prof. Saylan’ın da evi aranabilir. Ama bu işi yaparken savcılığın ortaya çok sağlam kanıtlar koymasını beklerdim. Görebildiğim kadarıyla, “atılan taş ürkütülen kurbağaya değmedi.”

Bu arada, kin ve intikam duyguları ortaya saçıldı. Misyonerlik iddiaları tekrar ısıtıldı. Ahmet İnsel’in de belirttiği gibi, “gözaltına alma dalgasında ÇYDD ve ÇEV’e yönelik misyonerlik teşhir kampanyasını Sünni Müslüman misyonerlik hareketi olan Fethullah Gülen Hareketi’nin basın dünyasındaki amiral gemisi Zaman ve bu hareketin etki alanında bulunan diğer gazete, televizyon ve internet siteleri üstlendi. Misyonerlik ithamı yeterince kesmediği için, buna milliyetçi-şoven damarı okşayacak ve güvenlik devleti ideolojisinin koruyucu kalkanı arkasına sığınmaya yarayacak PKK, MLKP’lilere burs verildiği iddiası da ilave edildi” (Radikal 2, 19 nisan). Böylece ulusalcısı, milliyetçisi, Müslümanı ve Atatürkçüsü aynı müşterekte birleşmiş oldular. Hesap basitti, Ergenekon’un açtığı yoldan girip “kelle almak” istiyorlardı.

Gördüğü tedavi dolayısıyla saçları dökülen Prof. Saylan’ın başını sarmasını, “Hayatını din düşmanlığına adadı. Ömrünün son döneminde başörtüsü takmaya mecbur kaldı. Allah’ım sen her şeye kadirsin!” gibi bir yorumla veren bir İslamcı gazete pespayelik konusunda kırılması güç rekorlara imza attı.

Toz duman içinde esas mesele pek tartışılmadı: Prof. Saylan’ın kurucusu olduğu ÇYDD acaba hangi kriterlere göre burs veriyordu? ÇYYD, bir zamanlar Green Air’in uyguladığı “yeşil gözlülere yüzde 50 indirim” kampanyası gibi, sadece “annesinin başı açık öğrencilere” mi burs dağıtıyordu? Veya ailesinde türbanlı birileri olduğu ortaya çıkan öğrencinin bursu mu kesiliyordu? Acaba Prof. Saylan’ın başında olduğu kuruluş, 28 Şubat’ın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın bahsettiği ‘Silahsız Kuvvetler’in parçası mı? Bunlar pek tartışılmadı.

Ergenekon kapsamında evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan Doğan Gazetecilik İcra Kurulu Üyesi Tijen Mergen bizim Beyaz Türk takımının yeni yıldızı oldu. Yakında CHP liderliği için adı geçer herhalde. İşte, Tijen Hanım’ın nezarethane izlenimleri:

“Nezarethane emniyetin bodrum katında U şeklinde bir salondaydı. U şeklindeki koridorun çevresinde hücreler sıralanıyordu. Ortada da tuvaletlerle kilerin bulunduğu bir yapı vardı. Benim kaldığım hücre başka bir hücreye bakmıyordu, ama diğer hücredekilerin seslerini duyabiliyorduk. Hücreye girmeden 2 battaniye aldım, kim bilir benden önce kaç kişinin kullanmış olduğu battaniyeler kokuyordu. Hücrede yerde 2 plastik şilte vardı... Saatler geçiyor ama hiçbir şey yapamıyorsun. Sürekli akıbetini düşünüyorsun. Sadece bekliyorsun... Uyumak için battaniyenin birini yastık yaptım üzerine de hırkamı serdim. Diğerini de kokmasına rağmen üzerime aldım... Sürekli ağlıyordum. Çok ağladım... Polisler genel olarak kibar ve iyilerdi. İki polis dışında kötü davranana rastlamadım... Kahvaltı 11.00’de verildi. Bir gazete kâğıdına sarılı ekmeğin içinde 5-6 zeytin ve biraz peynir vardı. Çay vermediler. Zeytinler acı!” (Milliyet, 17 nisan)

Bu satırları okuyunca, sanki dandik bir turizm şirketi ile Kurban bayramında Çin’e gitmiş bir vatandaşımızın şikayetlerini dinliyormuş gibi oluyor insan. Acı zeytinlerden sonra, “neden bizlere continental breakfast ve taze sıkılmış portakal suyu vermediler?” diye sızlanmalar başlayacak diye bekliyoruz!

İnsan cennet vatanımızda yaşayıp meseleye bu kadar ecnebi kalabilir mi? Doğan Medya Grubu’nda üst düzey yöneticilik yapacaksınız ve ülkemizdeki nezarethaneler, işkence ve kötü muamele hakkında bir şey bilmiyor olacaksınız! Sonra da içeri alınınca olup bitene pek şaşırıp, yukarıdaki incileri döktüreceksiniz. Beyaz Türklere mahsus bir toplumsal körlük ve sağırlık durumu söz konusu. Hani Yıldırım Türker’in “Kemalist Kişilik Bozukluğu” (KKB) dediği hastalıktan.

Tijen Hanım, şöyle düşünmüş: “Eğer ben Ergenekon’dan gözaltına alınırsam, Türkiye’nin çivisi çıkmıştır.” Yâni Hrant Dink öldürülebilir, çünkü o Ermeni! Engin Çeber gözaltında iken işkencede ölebilir, çünkü o solcu! Şırnak’ta insanlara yargısız infaz yapılır ve cesetleri kör kuyulara atılır. Çünkü onlar PKK’lı veya Kürt! Pırıl pırıl sosyolog Pınar Selek toplumda en fazla ayrımcılığa tâbi tutulan sokak çocukları, çingeneler ve travestilerle ilgili araştırma yapar. Mısır Çarşısı’na bomba attı diye iki sene zindanda tutulur. Çünkü o barışsever! Ama Tijen Mergen BÜ-Elektronik mezunu ve çağdaş bir kadın. O’na dokunursanız, Türkiye’nin çivisi çıkar!

Ülkemizdeki yaşanan tüm eşitsizlikleri, ayrımcılığı, şiddeti ve hoyratlığı aşmak için Tijen Mergen gibilerin tek reçetesi var: “Baba beni okula gönder.” Bu hafiflik ve basitlik, bana biraz ağır geliyor dostlar. İçim daralıyor!

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process