Pınar Selek
Pınar Selek Davası
9.3.2010 4 Mart 2010. İnsanlar bir kez daha basın toplantısıyla masumiyetine yürekten inandıkları bir kadına tanıklık etmek için bir araya geldi.

Pınar Selek yıllardır "Mısır Çarşısı bombacısı" olarak takdim edildikçe sayısız insanın içi titredi, vicdanlar isyan etti. Birileri küçümsedi bu hali, 'her suçlunun, onun suçsuz olduğuna inanan dostları olabilir' paranteziyle bu tanıklık beyhude ve anlamsız kılınmak istendi. Peki kararlılıkla ve gittikçe çoğalarak haykıran bu insanlar neye işaret eder, "Pınar Selek nedir" tam olarak?

O artık Türkiye'de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını gösteren bir ayna. Bu aynada parçalandı birçok önyargı, kör nokta, kara yazgı. Kimilerinin fikir üretirken bir yandan da steril ve temiz kalmak, elini riske bulamamak, çamur diye zalimane işaretlenen insanların meselelerini kurcalamamak, bazen cafcaflı asfaltlarda yürüyüp görünmek, tekinsizlik baş gösterince izini kaybettirip emniyetli kuytulara çekilmek gibi içgüdüleri vardır. Pınar hiçbir hesap kitap yapmadan, genç bir kadının olanca geniş yüreğiyle çamurlara girdi dizlerine kadar. İçimizde işte insan! denmeyi hak eden böyle pervasız bir resim belirmesine yol açtığı için yıllar geçtikçe yanındaki saflar dağılmak yerine sıklaştı. Herkes kendi içindeki yücelikle buluşmak, özlediği insanı benliğinin içinden çekip çıkarabilmek için tanıklığa gidiyor, Pınar Selek için yola çıkmak böyle içe dönük bir yönüyle.

Sokrates'e "Böyle ölüm cezasının eşiğine gelen bir hayat yaşamaktan utanmıyor musunuz?" diye sorduklarında "Hayır!" demişti, "en sıradan adam bile hayatını ölüm ve yaşam ihtimallerini hesaplayarak geçirmemelidir. Düşünmesi gereken tek şey, yaptığı işin iyi mi yoksa kötü mü olduğudur; yani iyi bir adam mı yoksa kötü bir adam olarak mı yaşadığıdır".

Onu mahkum etmek isteyenlere, buradan hareketle bütün muhaliflere, vicdanın dikenli yolunda ilerleyenlere gözdağı çıkacağını umanlara bildirmek lazım ki etrafındaki bu dostluk halesi boşuna değil: Yüce gönüllülük ve alçakgönüllülük en yalın haliyle nasıl bir insanda buluşur, bunu gördüklerinden kopamıyor insanlar. Bu bir insan hakkında müstesna bir ortaklaşmadır.

Korunacak bir kariyeri, parlak bir prestiji, zor kazanılan unvanları, dünyevi çıkarları bir insanın hakkının iadesi yanında hiçe sayan biri o. Adaletten daha çok korunmaya layık bir şey olmadığına inandığından başına geldi bunlar. İsimler, unvanlar, çıkarlar fani, adalet ise baki idi. Sevgili Hilal Kaplan'ın Taraf gazetesinde hatırlatması iyi oldu. Başörtülü kadınların haklarına dikkat çekmek için örtülü fotoğraf çektirip kimsenin kınamasına aldırmadan basın toplantısı yapan birkaç kadından biriydi o. (Diğerlerini de saygıyla analım yeri gelmişken: Nuray Mert, Nazlı Ilıcak, Leyla İpekçi, Ülkü Özakın)

Onu ilk kez televizyonda görmüştüm. Kelepçelenmiş olarak götürülürken kinden öfkeden eser barındırmayan kendinden emin duru ve yalın yüz ifadesiyle.

Aradan geçen yıllar boyunca suçlu olduğuna dair hiçbir delil bulunamadı. O itham edilirken "bombayı o verdi, ben koydum" diye ifade veren adam beraat etti. Mısır Çarşısı bombacısı iddiasını ısrarla dile getirenlere karşılık, bütün bilirkişi raporları onu akladı, iki kez beraat etti. Yakınlarda Yargıtay 9. Ceza Dairesi, davayla ilgili temyiz incelemesini tamamlarken, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Pınar için verdiği beraat kararının bir kez daha bozulmasına karar verdi. Daire, Selek'e eski TCK'nın 125. maddesi kapsamında 36 yıl ceza verilmesi gerektiğine hükmetti.

Onun insanlara güveninin bir an bile sarsılmaması, iyilerin çoğunlukta olduğu bir dünya hissiyatını, eksilmeyen çocuksuluğuyla muhafaza edebilmesi, gördüğü işkencelere, ağır haksızlıklara rağmen adalete inancının dışarıda kalanlar kadar bile zedelenmemesi inanılmaz bir insanlık hali, çok kıymetli.

Onunla yeni tahliye olduğu zamanlarda evlatlarını, eşlerini faili meçhullere veren kadınlarla bir buluşmada tanışmıştık. İlk kez gördüğü kadınları kucaklamasındaki candanlık dikkat çekiciydi.

Bir buluşmamızda Beyoğlu Ülker sokağındaki travestilerle ilgilenmeye başladığını söylemişti. Yüksek lisans tezini bu konuda hazırlayacaktı. Fakat bir de gördük ki onları araştırma nesnesi olarak görmek yerine mesafeleri hızla aşıp, uğradıkları şiddete karşı mücadele etmeye başlamış. Yaşamlarını derinlemesine anlamak, hayatlarını kazanabilecekleri düzgün birer iş edinmelerini sağlamak için çırpınıyordu.

Bir gün Beşiktaş DGM'de yaptığı savunmayı ayakta dinlemiştik gelenlerin çokluğu yüzünden. Hangi suçlu insan elde fırsat varken, ülkeyi terk etmek yerine on iki yıl boyunca azimle ve inançla kendini savunabilir?

Toplumun çöpe atmaya çalıştığı insanlarla, travestiler ve sokak çocuklarıyla çöp kutusuna atılan işe yarar malzemeleri toplayıp sanat atölyesinde esere dönüştürüyor ve satıyorlardı. Bu yolla Taksim'deki atölyede, bu sevgi ve dayanışma halesi içinde, kimi travestiler fuhşu bırakmıştı, kimi çocuklar da tiner koklamayı. 'Birlikte dirildik, çiçek açtık, hatta kök saldık!' dediği insanlar.

Yıldız Ramazanoğlu
Zaman
9 Mart 2010
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=959458&title=yorum-yildiz-ramazanoglu-pinar-selek-davasi
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process