Pınar Selek
7. Düşünce Özgürlüğü Buluşması'nda Av. Tora Pekin Pınar Selek Davasını Aktardı
18.10.2010

Av. Tora Pekin konuşmasında özetle şu hususlara değindi;

 

Pınar’ın, yaşadıklarını, davasını birkaç dakikada anlatmam zor. Bu nedenle hafızanızdan görüntülere ulaşmanızı sağlamak istiyorum. Yönetmen Jim Sheridan’ın gerçek bir olayı anlattığı “Babam İçin” adlı filmini izlediğini umuyorum. Pınar’ın 1998 Temmuzu’ndan bu yana yaşadıkları senaryolaştırılırsa emin olun en az “Babam İçin” kadar etkileyici bir yapıt ortaya çıkardı.

 

Ama bazı farklar var. Guilford Dörtlüsü olarak tanınan kişilerin suçlandıkları olayda patlayan şey gerçekten bir bombaydı. Benzer olan şey ise onların ve Pınar’ın masum olmalarına karşın terörle suçlanmaları ve insanların ölümlerinden haksız yere sorumlu tutulmalarıdır. Benzer olan başka şeyler de var: işkenceye uğramaları, sahte tanık ifadeleri, sahte belgeler, adil olmayan bir yargılama süreci…

 

Adil olmayan bir yargılama süreci dedim. Her şey bir kenara öncelikle şunu not etmenizi isterim. Pınar’la ilgili tek aleyhe beyan Abdülmecit adlı bir gencin, poliste “Mısır Çarşısı’nı Pınar’la birlikte yaptık” diyen ifadesidir. Bu kişi daha sonraki ifadelerinde ısrarla Pınar’ı tanımadığını ve ifadesinin işkence altında alındığını söylemiştir. Videoda da izlediğiniz üzere Pınar’ın davasının devam etme nedeni savcının beraat kararını temyiz etmesidir. Ama Mısır Çarşısı’yla ilgili olarak sadece Pınar’ın kararını! Savcılık Pınar’ın beraat kararının bozulmasını istemiş; ama “bombayı birlikte koyduk” diyen kişinin

beraat kararını temyiz etmemiştir. (Zaten kendisi daha sonra bunu da inkar etmiştir.) Salt bu durumun dahi Pınar’ın nasıl haksız biçimde hedef tahtasına konduğunu gösterdiğini sanıyorum.

 

“Sahte belge” dedim. Abdülmecit polisten kurtulup savcının karşısına geçer geçmez, Pınar’ı tanımadığını, suçlamayı da işkenceyle kabul ettiğini açıklamış, ifadesini de bu şekilde imzalamıştır. Ancak savcı tarafından yandaki odada bekletilirken geçen 15 dakikada ne olduysa olmuş, tekrar polisteki ifadesini kabul ettiği ek bir belge imzalamıştır. Ancak bu belgede her ne hikmetse savcının imzalayacağı yer boştur, imza yoktur. Bu imza yargılama sırasında olaydan 2,5 yıl sonra tamamlanabilmiş, soruşturma savcısı huzurunda alınmayan ifadeye ait tutanağa imza atmıştır. Tekrar belirtiyorum, Abdülmecit bu ifadelerini mahkeme huzurunda hep reddetmiştir.

 

Sahte ifadeler, dedim. Polis patlamadan bir süre sonra bir kurgu oluşturmuş, bunu desteklemek için de bir sürü kanıt uydurmuştur. Örneğin Abdülmecit’in halasının ifadesi vardır dosyada. Hala, yeğeni Abdülmecit’in bir kızı evine getirdiğinden, odaya kapandıklarından bahsetmektedir. Okuma-yazma bilmediği için halanın imzası değil parmak izi vardır bu tutanakta. Ama polis bir şeyi atlamıştır: okuma-yazma bilmeyen hala Türkçe de bilmemektedir. Yargılama sırasında tercümanla alınan ifadesinde, daha önce ifadesinin alınmadığını, Pınar Selek olarak bildirilen kızı tanımadığını, önüne koydukları bir kağıda parmak bastığını anlatmıştır.

 

İşkence dedim. Pınar ve diğer sanıklar ifadelerini ağır işkence altında vermiştir. İşkence sırasında Pınar’ın kolu çıkmış, polis “şüpheli yere düştü” diye tutanak tutmuştur. Bu sorguların hiçbirinde Pınar’ın yanında avukatı yoktur.

 

Kurulan komploda o kadar çok gedik var ki! Pınar poliste 8 gün geçirmiş. Kendisine sayısız soru sorulmuştur. Ama Mısır Çarşısı’yla ilgili ya da patlayıcılarla ilgili tek bir soru sorulmamıştır. Diğer deyişle Pınar’a temel suçlama konusu ile ilgili soru dahi yöneltilmemiştir.

 

Pınar 11 Temmuz 1998’de gözaltına alındı. Bu aynı zamanda polisin bomba imha bürosuna getirilen bir bombayı imha ettiği tarih. 12 Temmuz’da ise sokak çocuklarına yönelik, Pınar’ın da yardım ettiği atölyede arama yapıldı. Ve burada öyle bir tutanak tutuldu ki 11 Temmuz’da imha edilen bombalar, 12 Temmuz’da, yani BİR GÜN SONRA atölyede bulunmuş oldular.

 

Bu dosyadaki usulsüzlükler, hukuka aykırı çabalar gerçekten çok fazla. Ama herhalde en önemli konu bomba mı, değil mi konusu. Dosyaya görüş bildiren pek çok uzman kurum ve kişi, patlamanın bombadan değil, LPG denilen tüpgaz kaçağından kaynaklandığını bildirdiler. Emniyet uzmanlarının patlama sonrası verdikleri ilk rapor böyledir. Ardından İstanbul Üniversitesi Analitik Kimya Bölümünden verilen, yine İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Adli Tıp Bölümünden verilen raporlar bu yöndedir. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Genel Kurulu ölü ve yaralananlardan çıkan parçalarda bomba izine rastlanmadığını bildirmiştir. Ama davaya taraf olmayan İst. Em. Müd. yargılamaya müdahale ederek, dosyaya tarihsiz ve imzasız bir belge sunmuş ve patlamanın bombadan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Mahkeme yasaya aykırı biçimde sunulan bu yazıyı dikkate almış, içinde jandarmaların da bulunduğu bir bilirkişi kurulu atamıştır. Bu kurul ise diğer uzmanların aksine, çoğunlukla “bomba” demiştir. Azınlık görüşü ise yine bomba olmadığını savunmuştur. Ama bomba diyen bu rapor da daha sonra dosya giren raporlarla çürütülmüştür.

 

En nihayetinde Mısır Çarşısı patlamasının bombadan kaynaklandığını söylemek mümkün değildir. Bilimsel raporlar çoğunlukla aksini göstermektedir. Nitekim mahkeme de bu durumu tespit etmiş, beraat kararı vermiştir. Ama bildiğiniz gibi temyiz üzerine kararı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi tartışmasız biçimde ortaya konmuş gibi “bomba vardır” demiş ve bir şekilde Pınar’ı bunun tek sorumlusu olarak görmüştür. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu haksızlığı gidermek için bu karara itiraz etmiştir. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu itirazı reddetmiş, Pınar’ın suçlu olduğuna hükmetmiştir. Sonuç olarak şu anda istenen Pınar’ın 36 yıl hapisle cezalandırılmasıdır.

 

Yargıtay’ın ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararlarından sonra, Pınar’ın özgürlüğü tehlike altındadır. Ama teknik olarak bu karardan dönülmesi mümkündür. Kamuoyunun duyarlı davranması halinde bunun elde edilebileceğini umuyoruz. Öte yandan bu dosyayla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan dava sürmektedir. Oradan da umudu gerçeğe dönüştürecek bir karar gelmesi mümkündür.

 

Sözümü Pınar’ın daha bilinmeyen bir yönüne değinerek bağlayayım.

 

Pınar, son derece üretken bir sosyolog ve bir barış aktivisti olmasının yanı sıra çok da güzeller masallar yazar; ben de bunları evde kızlarıma okurum. Kızlarım büyüdüklerinde, onlara Pınar ablalarının başına gelen bu olayları da anlatmak zorunda kalacağım. Ne karar verilirse verilsin, o masallara inanan kızlarımın Pınar ablalarıyla ilgili bu bomba ve terörist masallarına, masal da demeyeyim palavralarına inanacağını hiç sanmıyorum. Siz de inanmayın lütfen.

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process