Pınar Selek
Bu bilimkurgu filminde oynamak istemiyorum



Müjgan Halis


Sabah gazetesi - 30.01.2011

Mısır Çarşısı davasını ve o davadan yakasını bir türlü kurtaramayan Pınar Selek'in ismini bilmeyen yoktur. Kendi tabiriyle tam 'ötekiler' arasında yürüttüğü çalışmalarla kök salmaya başladığı sıralarda o meşhur davanın içine düştü ve baş artisti oldu. Hikayesini herkes biliyor olsa da sıkça yazmak, unutturmamak gerekiyor: Gözaltında gördüğü işkenceleri, beynini süngere çevirmek isteyen polisleri, iki buçuk yılını geçirdiği ve Hayata Dönüş operasyonuna tanık olduğu Ümraniye Cezaevi'ni, cezaevinden çıktıktan sonra 'uslu kız' olmayı reddedişini, Türkiye'nin dört bir tarafında organize ettiği kadın buluşmalarını, yapmayı yaşama sebebi saydığı araştırmalarını, yazdığı kitaplarını, Amargi'yi ve çocuklar için hayal dünyasından damıttığı masalları... Tabii bir de sokakta yürürken yaşadığı tacizleri, saldırıları, sürekli bir gerilim altında geçen hayatını ve tam 13 yıldır antimilitaristliğini kanıtlamaya çalışırken yitip giden yıllarını, annesini ve artık yurdundan uzak yaşamasını. Bir de bütün kamuoyunun gözünün önünde olanlar var ki, biz bu yazıda onları anımsatmak istedik. İşte Pınar Selek davasındaki çelişkiler, ona tanıklık edenler ve Pınar Selek'in Berlin'den gazetemiz için kaleme aldıkları.

'Pınar'a tanığız' diyorlar
AHMET ŞÜKRÜ KILIÇ (Başbakanlık eski müşaviri): "Pınar Selek'in masumiyetine Allah'a inandığım kadar, kavi bir imanla inanıyorum. Biz Pınar Selek'in masumiyetine, Meryem'in paklığı kadar inanıyoruz. Biz Pınar Selek'in masumiyetine kadim kitapların gerçekliği kadar inanıyoruz. Biz Pınar Selek'in masumiyetine, Ali'nin Muhammed'in peygamberliğine inandığı gibi inanıyoruz. Biz Pınar Selek'i İmam Hüseyin gibi Kerbela'da boğdurtmayacağız. Biz Pınar Selek'in masumiyetine cennet kadar inanıyoruz"
SİBEL ERASLAN (Yazar):
"Dreyfus Davası'ndan, Rosenberg'lerden söz etmişler arkadaşların. Bense Yusuf kıssasından bahsedeceğim, kara kaplı kitaptan. Suçsuz yere zindanlara atılan o güzel peygamberin başına ne geldiyse hep aşktan. Senin başına ne geldiyse de hep sevgiden, hep barıştan, hep aşktan."

Uzaklarda ilk romanını yazdı
- Yaklaşık bir buçuk yıldır Almanya'dasınız. Bu süre içinde neler yaptınız? Akademik çalışmalarınızı biraz anlatır mısınız?
- Sadece Almanya'da değilim. Strasbourg Üniversitesi'nde doktoramı tamamlamaya çalışıyorum. Kapsamlı bir araştırma projesinin içinde, alan araştırmasından sorumlu tek sosyolog olarak çalışıyorum. Fransa'da kurulan 'Sınır Tanımayan Araştırmacılar' derneğinin altyapısını örgütlemeye çalışıyorum. Almanya'da, PEN International bana önemli bir burs imkanı sağladı. Bu sayede çalışmalarımı, iyi koşullarda sürdürebiliyorum. Ayrıca, yine kadınlarla ilgili iki önemli projenin içindeyim. Hayatımın bu döneminde uzaklaşmaya, yeni deneyimler edinmeye ve daha çok üretecek olanaklardan yararlanmaya ihtiyacım vardı. Ama eninde sonunda döneceğim Türkiye'ye.

- Davanın bir türlü bitmemesini nasıl yorumluyorsunuz? Sizce bu davanın bir yılan hikayesine dönmesinin nedeni ne?
- Bu davayı, nedenini, niçinini düşünmek bile istemiyorum. 13 yıldır benzer sorulara cevap vermek zorunda kalmak da inanın başka bir işkence. Aslında bu soruyu yanıtlaması gereken sadece ben değilim. Geçen yıl, uluslararası bir işkence rehabilitasyon merkezinden, yaşadığım travmaya ilişkin bir bilirkişi raporu aldım. Bir liste halinde hangi sendromları yaşadığım yazıyordu. Sürecin uzamasının sendromları ağırlaştırdığı söyleniyordu. Artık bu bilimkurgu filminin içinde oynamamak, hatta onu takip etmemek, içimdeki yaratıcılığın, üretme isteğinin ölmesine izin vermemek için... Çok acımasız bir biçimde hedef ve sembol seçildim. Üzerimden sembolik bir kavga veriliyor.

- Bu arada masal kitaplarınızın yanına, bir de roman eklenmiş. Ne zaman okuyacağız romanı?
- Evet! Bitti. Sonunda bitti! Ben böyleyim. 40 tane işi aynı anda yaparım. Romanım yavaş yavaş büyüdü ve birden tüm hayatıma hakim oldu, kıskanç bir sevgiliye dönüştü. Ben hayatımda hiçbir kıskanç sevgili kabul etmedim. Kıskançlık yapmaya başlayınca da arkamı döndüm. Ama onu terk edemedim bir türlü. Tehditlerini dinlemedim ama çok etkilendim. Başka bir şey yaparken içimi suçlulukla dolduruyor, 'Sadece benimle ilgileneceksin,' diye bağırıp duruyordu. Adını da söyleyeyim: Yol Geçen Hanı. Yakında İletişim Yayınları'ndan çıkacak. Bir gençlik romanı sayabilirsiniz. Aşk, özgürlük, yaşam arayışları, farklı yollardan akan ırmaklarin kesişmesi. Almanca çevirisi de yapılıyor, yani Türkiye'deki okuyucudan hemen sonra Almanca konuşan okuyucuyla da buluşacak. Çok heyecan verici. Biraz da korkuyorum. Bu benim için ilk.

 

Pınar Selek: Davadaki çelişkiler

  • 30.01.2011

- Yargıtay Ceza Genel Kurulu gerekçeli kararında, dosya içeriğine aykırı, hukuki ve bilimsel olmayan iddiaların yer alması, ulusal yargılama sürecinde tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi yerine öncelikle devletin korunması ilkesinin geçerli olduğunu, bu davanın siyasi bir dava haline getirildiğini gösterdi.
- Kararda patlamayı bombaya dayandırırken, dosyadaki bilirkişi raporlarındaki tespitleri değerlendirmedi. Kararda, patlamadan üç yıl sonra Pınar Selek'in tahliyesinin akabinde davanın tarafı olmayan dönemin İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yasal olmayan müdahaleleri ile yerel mahkemenin talebi olmamasına rağmen 13.04.2001 tarihli yazıyla dosyaya bir şekilde koydukları, yasal delil olarak kabul edilmeyen, imzasız ve tarihsiz rapor gerekçe yapılırken, asıl olay tarihinde inceleme yapan Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı bomba uzmanlarının raporları ve bomba uzmanı baş komiserin 05.07.1999 tarihli duruşmada verdiği bomba bulgusu olmadığına dair ifadesi yok sayıldı. Yine aynı kurumların yasal olmayan müdahaleleriyle 'yeni bilirkişi oluşturulması' talepleri doğrultusunda alınan muhalefet şerhli, 04.07.2002 tarihli rapor dikkate alındı.
- Kararda, olay yerinde (bomba olması halinde oluşan) çukurun bulunmayışını, bombanın dondurma dolabının üzerine bırakılmış veya mermerlerin sağlam maddelerden yapılmış olabileceği varsayımına, mahkemede dinlenmemiş bir tanığın 'deniz tarafından patlama gelmiş olabilir' tahmini açıklamasına dayandırıldı. Ancak kararda, bilimsel bir veri sunulmadığı gibi dayandırılan gerekçelerin birbirine tamamen zıt oluşu ve nasıl bir bomba olduğu konularında da bir açıklama yapılamadı.
- Bombaya ilişkin tek bir bulgu olmadığına dair rapor ve tutanaklar ile patlayıcılar konusunda uzman üniversite hocalarının tespitlerinin hiçbiri tartışılmadı.
- İşkence ve kötü muamele konusunda yeterli ve güvenceli inceleme yapılmadığı gibi bu uygulamalar kararda delil kabul edilerek meşrulaştırıldı. Pınar Selek'in adil yargılama hakkı ihlal edildi.
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ifade tutanaklarının birbiriyle ve dosyadaki maddi olgularla çelişkili oluşları ve sanıklar tarafından duruşmalarda kabul edilmeyişleri hususları ile işkence yakınmalarına hiç değinmedi, bu hususları neden kabul etmediğini tartışmadı.
- Abdulmecit Öztürk'ün soruşturma aşamasındaki işkenceli, avukat yardımından faydalanılmadan alınan 'Mısır Çarşısı'nı Pınar ile birlikte yaptık,' şeklindeki ifadesi kararda, Mısır Çarşısı suçlaması ile Pınar Selek arasında doğrudan kurulan tek bağ. Oysa soruşturmanın hiçbir aşamasında avukat yardımından faydalandırılmayan Öztürk'ün savcılık aşamasında önce reddettiği 15 dakika sonra tekrar kabul etmek zorunda kaldığı, Emniyet Müdürlüğü'nde hazırlanan ek ifade tutanağında savcılığın imzasının olmayışı, savcının imzalayacağı yerlerin bu tutanağı hazırlayanlar tarafından işaretlenmiş olması, sanığın hangi koşullarda ifadesinin alındığını, ağır bir suçlamayı reddetmesine bile izin verilmediğini ortaya koyuyor. Ancak Yargıtay, hukuken geçersiz olan bu ifade tutanağını geçerli kabul etti, bu konudaki itirazları hiç tartışmadı ve Öztürk'ün duruşma aşamasındaki özgür iradesiyle verdiği savunmalarını, Pınar'ı tanımadığına ilişkin açıklamalarını yok saydı.
- Kararda ayrıca, Abdulmecit Öztürk hakkında da açıklama yapılmış ve 'kazanılmış hakkı olduğu' belirtilmiştir. Böylece Öztürk hakkında aleyhte temyiz yapılmadığından, Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin verilen beraat kararı kesinleşti. Sonuçta, "Mısır Çarşısını birlikte yaptık," diyenin beraatı kesinleşirken, bu konuda hiç ifadesi olmayan Pınar Selek hakkında o ifadeye dayanarak 'ağır müebbet hapis cezası' istendi.

http://www.sabah.com.tr/Pazar/2011/01/30/bu_bilimkurgu_filminde_oynamak_istemiyorum

http://www.sabah.com.tr/Pazar/2011/01/30/pinar_selek_davadaki_celiskiler

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process