Pınar Selek
Salih Mirzabeyoğlu ve Pınar Selek için De: Adalet!
11.1.2013

Salih Mirzabeyoğlu ve Pınar Selek için De: Adalet!

Oca 8, 2013 by

 

Salih Mirzabeyoğlu, 28 Aralık 1998′de Tuzla’da, ilkokula giden çocuğunu okuldan almak üzereyken bir anda gözaltına alındı.

Gözaltına Tuzla’daki evinin yakınlarında alınmasına rağmen basın bültenleri onun bir hücre baskınında ele geçirildiği haberleri yaptı. Günlerce süren işkenceden sonra saçları kazınmış, ağzı yüzü yaralı, mosmor ve şiş olduğu halde polislerin kollarında götürülürken, gazetelerin dalga geçerek “Yüzünü traş olurken kesti” manşetlerini attıklarını unutmak mümkün mü?

 

İBDA-C ile örgüt liderliği ilişkisi ispatlanamadığı halde önce idam, sonra ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ alan gazeteci-yazar Salih Mirzabeyoğlu, 28 Şubat’ın kendi tabiriyle “itibarsızlaştırdığı” ve “aşağıladığı” bir kurban adeta. 14 yıllık cezaevi sürecinde son 10 yıldır tecritte ve “telegram” denen bir işkenceye maruz kalıyor. İşkenceciler ona, özellikle namaz kılarken ve Kur’an okurken sözlü tacizlerde bulunuyor. İşkence sonucunda oldukça bitkin düşen Mirzabeyoğlu, günlük 3 saatlik havalandırma “lütfu”na bile mazhar olamıyor! Zira son 4 yıldır yürümekten kesilmiş.

Boş zamanlarında ya da ‘işkenceden arta kalan vakitlerde’ gücü olursa 6-7 saat yazı yazıyor.

Onun için bir imza kampanyası var şu sıralar : https://www.change.org/tr/kampanyalar/t-c-cumhurbaşkanı-abdullah-gül-salih-mirzabeyoğlu-na-adalet

“Benim davam başı sonu belli olan bir tiyatroydu” diyor Salih Mirzabeyoğlu, egemenlerin sahte adalet oyununu fâş ederek.

Pınar Selek ise hemen hemen aynı döneme denk düşen bir tarihte, 14 yıl önce “Mısır Çarşısı b-Bombacısı” diye yargılanmaya başladı. Hakkında üç kez beraat çıkmasına rağmen Yargıtay 22 Kasım 2012′de kararı tekrar bozdu. Sosyolog, anti-militarist, feminist ve masal kitapları yazarı Pınar Selek, 14 yıllık tutukluluk, mahkeme ve sürgün süreci ve son olarak da hakkında verilen beraat kararının tekrar bozulmasıyla yeni bir şok yaşadı. Selek ve adaletten yana olan herkes bu karara çok şaşırdı.

Onun yaptığı en güzel işlerden biri de sokak çocukları için kurduğu sanat atölyesiydi. Sloganları, “Sokak çocuğu değil, sokak sanatçısıyız!” idi. O, insanların sokak çocuklarını “çöp” ya da “dışkı” gibi algıladıklarını söylüyor ve “onlara bakınca çoğu insan yetimliği, öksüzlüğü değil, temizliği düşünüyor. Toplum onlara dışkısını görmüş gibi bakıyor.” şeklinde ifade ediyor. İşte bu hissiyatla harika bir atölye kurdu ancak Mısır çarşısı bombalanması olayı bu atölyeyi ve bu güzel işi tarumar etti.

Berlin İşkence Mağdurları Merkezi tarafından 45 sayfalık bir raporda Selek’in 14 yıl boyunca türlü işkenceler sonucu ortaya çıkan birçok psikolojik hastalığı olduğu sonucuna varılmış.

Pınar Selek’in 7 kişinin ölümünden sorumlu tutulması onu çok yaralıyor. Çünkü kendisi, şiddet karşıtı, anti-militarist bir aktivist.

Şöyle söylüyor: “Oyunun kuralıymış, öğrendim. Eğer şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışırsan, suçlu ilan edilirsin. Üstelik suçun şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışmak olmaz. Tam da senin karşı durduğun, mücadele ettiğin bir tutum sana mal edilir. Örneğin bir rahibeysen, fahişelik yapmakla suçlanırsın. Hayatını İslami değerlerin canlı tutulmasına adamış bir insansan, boynuna, içki ya da uyuşturucu tüccarı yaftası asılır. Ya da bir anti militarist olarak bombacılıkla suçlanırsın. Ama şiddet karşıtı olan, hayatını şiddete, militarizme ve tüm savaşlara karşı mücadeleye adamış bir insanın, katliam sanığı olarak topluma tanıtılması korkunç bir şey.”

Bu mücadelenin sahibi Selek için de bir imza kampanyası mevcut:
http://www.change.org/tr/kampanyalar/t-c-adalet-bakanlığı-pınar-selek-için-adaleti-sağlayın-pinarselek

Şimdi, Selek ve adaletten yana olan herkes gibi Biz de Özgür Açılım olarak, 22 Kasım’da bozulan kararın 24 Ocak’ta beraatla sonuçlanması gerektiğini savunuyoruz. Tabii bir daha bozulmamak kaydıyla!

Biz, devletin mazlumların yakasından düşmesini istiyoruz. Bu ülkede binlerce Selek “dışarıda”, bir o kadar Mirzabeyoğlu “içeride”dir. Bu ülkede dışarıda olmakla içerde olmak bazen böylesine benzerlik göstermektedir!

Mirzabeyoğlu ve Selek farklı arka planlara yaslanan ancak aynı zulme maruz kalan mağdurlardır. Hukuk’un adalete yönelmeyip, aksine zulme alet edildiği söz konusu süreç Yakup Köse gibi çocuklar da büyütmüştür! Tarih ve elbette Allah her şeye şahittir.

Mirzabeyoğlu ve Selek’in artık simgeleşmiş davalarında müsbet adımlar atılamıyorsa, “28 Şubat’la Hesaplaşıyoruz” demenin ne kadar anlamlı olduğu da ayrıca tartışılmalıdır.

28 Şubat’la hesaplaşmak için 28 Şubat “siyasi” yargı kararlarının iptal edilmesi gerekir. İşinden, okulundan, hürriyetinden mahrum edilen insanların hakları geciktirilmeden ve ‘lutfa konu edilmeden’ iade edilmelidir.

 

 

 

Özgür Açılım Platformu

Tevhid ve Adalet!

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process