Pınar Selek
Pınar Selek’i nasıl bilirsiniz?
29.1.2013

Burcu Karakaş / Sol Portal - Hayal meyal hatırlıyorum şimdi. Sene 1998. Tarihi Mısır Çarşısı’nda bir patlama olmuş. Üzerine günlerce yazılıp çizilmiş. Derken gençten bir kadın görüntüsü ekranlarda dönmeye başlıyor. Bir “sosyolog” lafıdır geziyor ortalıkta. Basın, neden sonra “bombacı sosyolog” demeye başlıyor. Bense çocuk kafamla parçaları birleştiremediğimi hatırlıyorum yalnızca. Ben o zaman Pınar Selek’i bilmiyordum.

Sonra yıllar geçti. Sene 2006. Günlerden bir gün dünya tatlısı bir kadınla memleketten uzak bir diyarda yollarımız kesişti. Genç bir sosyologdu. Kısa zamanda aklına ve yüreğine hayran olduğum bir avuç kıymetli dosttan biri oldu. Sohbetteyken bir gün, söz Pınar Selek’ten açıldı. Üniversiteden arkadaşıydı. Yüzündeki ifadenin acıyla parçalandığını hatırlıyorum. “Pınar’ı bilirim” diyerek hakkında bildiklerini anlatmıştı. Ağzım açık dinliyordum. Artık çocuk değildim ama yine de parçalar birleşmiyordu. Arkadaşımın anlattıklarının içinde “Neden Pınar?” sorusuna yanıt olabilecek kısımlar vardı ancak yine de eksikti. Eksikten çok, anlamsızdı. Pınar’ı artık gıyabında tanıyordum.

Yine yıllar geçti. Sene 2012. Bir toplantı salonundayım. Pınar Selek’in dostları bir arada. Güzel insanlar yan yana. Yıllardır süren bir mücadelede onu yalnız bırakmayan sevenleri yine kafa kafaya vermiş. 14,5 yıllık süreç anlatılıyor. Yani 174 ay. Yani 696 hafta. Yani 4 bin 872 gün. Yani ben ortaokulu bitirmiş, liseden mezun olmuşum. Üniversite diplomamı almış, yüksek lisansımı tamamlamışım. Eğitimim nihayet sona ermiş, gazetecilik mesleğine adım atmışım. Zaman geçmiş yani. Koca bir oda dolusu insanla diz dizeyim. “Pınar Selek’i biliriz” demekle övünen bir oda dolusu insan. Bu insanların çocukları var. Bazısının kardeşleri var. Kimisinin annesi veya babası hala hayatta, onlar da var. Sonra kuzenleri var, arkadaşları var. Onlar da biliyorlar Pınar’ı. Böyledir çünkü. Bir ses yankılanınca evrende, yayılır. Denize bir taş atsanız, su halka halka dalgalanır. Ancak bu işleyiş nedeniyledir ki hakikat kadar yalan da çoğalır. Balçıkla sıvanmayan güneş gibi hakikat de parladığı için, ben çoktandır Pınar’ı biliyordum.

O toplantıdan sonra bu kez günler geçti. Sene 2013. Bir duruşma salonundayız. Bir tiyatro salonundayız. Bir karar bekliyoruz. Bir karar çıkıyor. Birtakım kadınlar mahkeme heyetine İngilizce ve Fransızca bağırıyor. Bizim sesimiz çık(a)mıyor. “Yıllar geçti” diyoruz ya. Belki de zaman hiç geçmedi. Bunu düşünüyorum. Benimle beraber bunu düşünenlerle bakışıyoruz şimdi. Belki bir gün gelir ve gerçekten geçer zaman. Seyda’nın hayali, “bu davanın olmadığı bir yaşam” o vakit mümkün olur. Olacaktır da. Çünkü biz Pınar Selek’i biliriz. Ve yalanın hakikate üstün geldiği daha görülmemiştir.

 

 

http://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/pinar-seleki-nasil-bilirsiniz-burcu-karakas-haberi-67093

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process